Yarın, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması yani ENOSİS idealinin yaşama geçirilmesini amaçlayan ve Ada’nın kaderini değiştiren faşist Yunan darbesinin 36’ncı yıldönümü…
Askeri darbe, Ada’yı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Yunan generaller öncülüğünde Başpiskopos Makarios’a karşı girişilmiş ve katliama dönüşmüş, ancak Türkiye’nin garantörlük haklarını kullanarak 20 Temmuz’da adaya çıkmasıyla başarıya ulaşması önlenmişti.
36 yıl önce, 15 Temmuz 1974’te, adanın Yunanistan’a bağlanmasının (ENOSİS) daha fazla geciktirilmesine karşı olan EOKA’cı Rumlar ile Yunanistan’daki Albaylar Cuntası’nın Kıbrıs’taki subay ve askerleri, Kıbrıs Türklerinin direnişi yüzünden 11 yıl ertelemek zorunda kaldıkları Enosis’i bir an önce hayata geçirmek için, bu hedefi daha uzun vadede gerçekleştirme amacında olan sözde “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” Makarios’a karşı darbe yapmışlardı.
36 yıl önce Yunan askeri cuntası, Kıbrıs Türk halkını top yekûn soykırımdan geçirerek, yıllarca hayalini kurdukları Enosis’i gerçekleştirmek amacıyla Kıbrıs’taki EOKA’cılarla işbirliği halinde Makarios’u devirmiş ve EOKA’cı Nikos Sampson’u sözde “cumhurbaşkanı” ilan etmişti.
Darbe sırasında EOKA karşıtı veya Makarios yandaşı 2 bin kadar Yunan ve Rum öldürülmüştü.
Faşist cunta Türklere karşı tedhiş eylemlerinin yoğunlaşmasına da öncülük etmişti.
İLK DARBE
Yunanistan adayı kendine bağlamak amacıyla ilk darbesini 21 Aralık 1963’de gerçekleştirmişti. Dönemin “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” olan Makarios ve diğer işbirlikçileriyle Yunanistan Enosis’in gerçekleşmesine engel olarak gördükleri Kıbrıs Türklerini yok etmek amacıyla hazırladıkları Akritas Planı’nı uygulamaya koymuşlar, ancak ummadıkları bir direnişle karşılaşmışlardı.
Söz konusu plan çerçevesinde birçok Türkü katleden ve Türkleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin organlarından dışlamayı başaran Rum ve Yunanlar, Geçitkale ve Boğaziçi köylerine karşı aynı amaçla 15 Kasım 1967’de gerçekleştirdikleri kanlı saldırıların ardından Türkiye’nin ültimatom vermesi ve adaya müdahale hazırlıkları yapması üzerine o tarihten sonra politika değişikliği yapmış, Kıbrıslı Türkleri ekonomik yönden çökertmeye ve adadan göçlerini sağlamaya yönelik uzun vadeli bir plan uygulamaya koymuştu.
Kıbrıslı Türklerin buna karşı da direnişte başarılı olması üzerine Enosis’i gerçekleştirmede sabırsızlanan Grivas önderliğindeki EOKA’cılarla acele edilmemesini savunan Makarios taraftarları arasında ihtilaf çıkmış, bu ihtilaf zaman zaman kendi aralarında silahlı çatışmalara dönüşmüş, Makarios’a karşı 15 Temmuz 1974’ten önce de bir kaç kez başarısız suikast girişimleri yapılmıştı.
15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’taki EOKA’cılarla işbirliği halinde Makarios’u deviren ve EOKA’cı Nikos Sampson’u sözde “cumhurbaşkanı” ilan eden Yunan faşist albaylar, Makarios karşıtı birçok Rum’u öldürmüş ve Türklere karşı tedhiş eylemlerinin yoğunlaşmasında öncülük etmişlerdi.
Darbede hayatını zor kurtaran Makarios, 19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada hem Yunanistan’ın amacını açık biçimde ortaya koymuş, hem yapılan katliamları hem de Kıbrıs Türklerini bekleyen tehlikeleri anlatmıştı.
TÜRKİYE’NİN MÜDAHALESİ
Olaylar had safhaya ulaşırken Türkiye, uluslararası İttifak ve Garanti Anlaşmaları’ndan doğan garantörlük hakkını kullanarak, Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini korumak amacıyla 20 Temmuz 1974’te Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmişti.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış Harekâtı’yla Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliği sağlandığı gibi, darbeciler de Kıbrıs’ta işgal ettikleri makamlardan çekilmek zorunda kalmışlardı.
Yunanistan’da ise 1967’de askeri darbeyle başlayan Cunta dönemi tarihe karışmış, ülkede demokrasiye dönülmüştü.