DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS HAYATI
Barış umudundan iç savaşın eşiğine...  Kktccell
DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS HAYATI
Barış umudundan iç savaşın eşiğine...  Kktccell
DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS HAYATI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS HAYATI

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİNİN SANAL KAMPÜSÜ
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Barış umudundan iç savaşın eşiğine...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
bozkurt
Moderatör
Moderatör
bozkurt


Cinsiyet Erkek
Mesaj Sayısı : 175
Başarı sistemi : 5
Kayıt tarihi : 13/04/09
Nerden : heryerden
Ruh Hali : 8
Takım : Galatasaray

Cüzdan
Altın Altın: 0

Barış umudundan iç savaşın eşiğine...  Empty
MesajKonu: Barış umudundan iç savaşın eşiğine...    Barış umudundan iç savaşın eşiğine...  I_icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 3:16 pm

Bana öyle geliyor ki, sanki tabutumda yatıyorum ve her iki
benliğim şaşkın şaşkın bakıyor birbirine.
” Bu sözler, 18. yüzyılın
son çeyreğinde yaşamış Alman şair Karoline von Günderrode’ye ait.
Bu topraklarda, çoğulcu bir demokraside barış içinde eşitçe birlikte
yaşamayı savunanların ruh haline tercüman olduğunu düşünüyorum bu
sözlerin. Bu “toplumun iki benliği”arasındaki ilişkide
geldiğimiz yeri anlatıyor sanki. Işığı sönen her göz, bizleri de zifiri
bir karanlığa sürüklüyor; kaybettiğimiz her can, bizi biraz daha yok
ediyor.
Barış umudu”yla başlayan bir yolculukta yine gerekli mesafeyi
kat edemedik, hatta “ters yön”e girdik. “Savaş”ı sona erdirecek
cesareti ve feraseti gösteremedik, bir kez daha o lanetli eşiğe geldik
dayandık.
Umut rüzgârları”nın kabarttığı heyecan ve iyimserlik
dalgaları gemimizi “barış limanları”na götürmüyorsa, “savaş
kasırgaları
” daha güçlü esmeye başlar. Yeniden patlayan her silah,
yiten her yeni can, yeniden akan her damla kan, öfke ve nefret
duygularını şahlandırır. İnsanlığın çok acı tecrübelerden çıkardığı
basit derslerden biridir bu.
Giderek büyüyen bir nefretin, sürekli bilenen bir öfkenin soyut
hedeflerle tatmin edilmesi çok zordur. Öfke ve nefret kabardıkça, somut
hedefler arar.
Böyle havalarda yazıya oturduğum zaman, elim kendiliğinden Hans
Magnus Enzensberger
’in İç Savaş Manzaralarıadlı
kitabına uzanıyor. Daha kitabın ilk sayfasında yazar, “nefretin somut
hedefi
”ninne olabileceğini, sözü hiç dolandırmadan
söylüyor: “İnsanın, nefretini tanıdıklarına, en yakın komşularına
yöneltmesi psişik yönden de daha tatmin edicidir.

Çözümün yolu sanıldığı kadar uzak, sunulduğu kadar sarp değil
aslında. Açılımın kilidi, “şiddet meselesi”nde yatıyordu. “Şiddeti
sona erdirecek
” anahtar bulunmadıkça, bu kilidin kapalı kalacağı
belliydi. Kürt sorununun PKK’yla iç içe geçtiği son çeyrek asrın
tecrübeleri, örgütü ikna etmeye dayalı bir yöntem dışında dağdan inişi
sağlamanın imkânsız olduğunu, başka arayışların çok ağır maliyetler
yaratacağını yeterince göstermiştir. “Siyasallaşma yoluyla
silahsızlandırma
” diye adlandırdığımız bu yöntemin hayata
geçirilmesi, her şeyden önce demokratik mekanizmaların pekiştirilmesine
ve bilhassa siyasal alanın genişletilmesine bağlıdır. Silahı susturmanın
en etkili yolu, siyaseti alabildiğine özgürleştirmektir. Siyasetin
sustuğu yerde, meydan şiddete ve hamasete kalır. Bu gibi durumlarda;
linç ayinlerinin, etnik boğazlaşma alıştırmalarının yapıldığına
defalarca tanık olduk. O meşum terimi, “iç savaş” sözcüklerini
kullanmaktan kaçındıysak, buna ihtimal vermediğimiz için değil, bundan
çok korktuğumuz içindi. Oysa biliyoruz ki, “iç savaş, dışarıdan
gelen, bir yerlerden bulaşan bir virüs değil, içsel bir süreçtir. Her
zaman bir azınlık tarafından başlatılır; her yüz kişiden birinin onu
istemesi, uygarca birlikte yaşamayı olanaksızlaştırmak için yeterli
olabilir
”. Ve yine biliyoruz ki, bu virüs, siyasetin
işlevsizleştirilmesinden beslenir.
Enzensberger’in, muhtelif iç savaş deneyimlerinden hareketle çizdiği
tabloyu hep gözümüzün önünde bulundurmalıyız: “İç savaş doruk
noktasına ulaştığında, çoğunluğun onu istememiş olduğu ortaya çıkar. Bu
çoğunluk sessizdir. Kimse onu dikkate almaz. Çoğunluk, fırsatını
bulduğunda çatışmalara sırtını dönüp kaçar. Hele kadınlar, yıkıntılar
arasında bir avuç un, yakacak odun, birkaç patates aramakla ve
çocuklarını oradan uzaklaştırmakla uğraşırlar artık yalnızca. Yaşlı
insanlar, yanmış barakalarının kalıntılarını karıştırır, yorgun adamlar
ölüleri gömerler. Bu insanlar, ne ateş eder ne de işkence yapar.
Yüzlerinde nefretin izlerini taşımazlar. Bitkinlikten kararmışlardır.

İç savaşı tahrik edenler, buna zemin hazırlayanlar bilmeliler ki, “bütün
iç savaşların ortak paydası, yıkım ile özyıkım arasındaki ayrımın
ortadan kalkmasıdır
”. İç savaşların galibi olmaz; bir “Pirus
zaferi
” bile mümkün değildir. Sonuçları on yıllar değil, asırlar
boyu telafi edilemeyecek benzersiz bir insanî trajediden kimse kazançlı
çıkma hesapları yapmasın!
“Barış, eşitlik, kardeşlik, demokrasi” isteyenler, bu havada bir Sisyphos olmayı
kabullenmek durumunda olabilirler; hani şu, ağır bir kayayı sürekli
yeniden yokuş yukarı yuvarlamak zorunda bırakılan Yunan mitoloji
kahramanı yani. Fakat “Yunanlılar onun adını sophos (akıllı)
sözcüğünün bir çekimi olarak yorumlamışlar; hatta Homeros ona insanların
en akıllısı diyor. Onun, ölümün elini kolunu bağlamayı başardığı
anlatılır.

Henüz çok geç olmadan, Sisyphos’un yaptığı gibi, ölüme karşı
hayatı savunmak için sesimizi yükseltelim, elimizden gelen her şeyi
yapalım. Yoksa hepimiz kanatlarımızı, en azından kanatlarımızdan birini
kaybeder ve Günderrode’nin şu sözlerini acıyla tekrarlamak zorunda
kalırız: “Ah, bize bahşedilmiş kanatları hareket ettirememek, ne koyu
bir azap, ne büyük bir lanettir!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
bozkurt
Moderatör
Moderatör
bozkurt


Cinsiyet Erkek
Mesaj Sayısı : 175
Başarı sistemi : 5
Kayıt tarihi : 13/04/09
Nerden : heryerden
Ruh Hali : 8
Takım : Galatasaray

Cüzdan
Altın Altın: 0

Barış umudundan iç savaşın eşiğine...  Empty
MesajKonu: Geri: Barış umudundan iç savaşın eşiğine...    Barış umudundan iç savaşın eşiğine...  I_icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 3:17 pm

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Barış umudundan iç savaşın eşiğine...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» KIBRIS BARIŞ HAREKATI 36.YIL COŞKUSU
» KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI (20 TEMMUZ 1974)
» 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nı belgelerle değerlendirdi
» 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı törenlerle kutlanacak

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS HAYATI :: SERBEST BÖLGE :: Köşe Yazıları-
Buraya geçin: